20 Nisan 2008


"...annesinin masaya bıraktığı pusulayı aldı, okudu..."

Pusula:

1) Üzerinde kuzey güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi bulunan ve yön tespit etmek için kullanılan kadranlı araç, yön belirteci.
2) Küçük bir kâğıda yazılmış kısa mektup, tezkere.

Eski kitaplarda hikayelerde vesairede, çocukken okuduğum şeylerden bahsediyorum, benzerine sıkça rastlayabileceğim bir şey olarak yer etti bu kafamda. Öyle bir evrende yaşıyorlardı ki, annesi pusula verir, sınıf arkadaşı öğretmenden gizlice eline pusula tutuşturur, bakkala gider pusula verir, bakkaldan döner pusula alır.

Böyle bir hal ve gidişin olduğu bir dünya vardı dışarda bir yerde, ben de lumbozdan bakıyordum o dünyaya. Yaş desen sekiz dokuz olmuş, hayatta görmüşsem iki tane filan pusula görmüşüm en fazla. Orada okuyorsun, herifler vızır vızır pusula alıp veriyorlar.

Birisi sana pusula veriyor, sen onun ne demek istediğini şak diye anlıyorsun, vice versa. Temel olarak kuzeyi göstermeye yarayan bir aletle iletişim kurmanın nasıl bir şey olacağını anlamıyor, "bir bildikleri vardır heriflerin" diyerek kitaba devam etmek zorunda kalıyordum. Bir sürü kitapta bu böyle gitti, yıllar boyunca içten içe sinir olduğum bir şeydir.

2 yorum:

Eh dedi ki...

benzer durum "karne" için de geçerli. orada burada duyardım küçükken, karneyle ekmek alırlarmış eskiler. ben karneyle bisiklet, atari falan alıyordum.

gerrain dedi ki...

evet karnede de var o bi miktar. bi de pal sokağı çocukları denen kitabı okuyanlar bilirler, orada çocuklar macun çiğniyolardı deliler gibi. cam macunu hem.