24 Kasım 2009


Bu da bir başka ekmek döngüsü

Yarın (25 Kasım 2009 Çarşamba), kamu çalışanları ülke çapında grev yapacağmış. Durdursunlar memleketi, bir yere kıpırdayamayalım bir gün. İnsanlar grevci görünce küfür etmesin; az kafasını çalıştırsın, bir şeyler anlasınlar. Gadasını aldıklarım.
Özetle budur temennim.


Maslov'un ihtiyatlar piramidi ve ekmek döngüsü
(aka. Bayat Ekmek Paradoksu)

Maslov, ihtiyaçlar piramidiyle meşhurdur. İhtiyat bu işin neresinde, yaşını başını almış insanlarında, insanlarımızda. İhtiyat orada, savaş dönemlerini karne zamanlarını görmüşlerde. Onlar ki her şeyin kıymetini bilirler, ekmeğin bayatını atmaz da sofraya koyarlar: İşte onlar ekmek döngüsüne hizmet eder.

Ekmek döngüsü:

Gün 1...

Sabah 09:00 - Eve 2 adet taze ekmek gelir. Evde önceki günden kalma bayat ekmek vardır.

Sonuç: Sofraya bayat ekmek konur, taze ekmek dolabı bekler.

Öğlen 13:00 - Önceki günden kalan bayat ekmeğin bir kısmı hala yenmemiştir.

Sonuç: Sofraya bayat ekmek konur, taze ekmek dolabı bekler.

Akşam 19:00 - Önceki günün ekmeği bitmiş. Sabah alınan 2 adet taze ekmek var, ama artık taze değiller.

Sonuç: Tazelikten taze emekli olmuş (taze bayatlamış) ekmek sofraya gelir.

Gün 2...

Sabah 09:00 - Eve 2 adet taze ekmek gelir. Evde önceki günden kalma bayat ekmek vardır.

......

Nihai sonuç: O taze ekmekleri asla yiyemezsin. Onlar senin için değil, ekmek dolabı için.

18 Kasım 2009


O grip ünlü olmadan önce ben biliyodum!

Bu başlıkta belirttiğim hadiseyi hemen herkes bilir. Ucundan meşhur olmaya başlamış veya şöhrette artık çığrından çıkmış bir müzik grubu için söylenir bu: "Onları ben taa ne zaman dinliyodum, üç yaşımda başladım, onları Türkiye'ye ben getirdim, matbaayı ben buldum" diye devam eden bir tirad.

Şimdi domuz gribinden sonra millet elini gödünü dezenfekte etmenin derdine düşmüş, herkes pürel alıyor. Öyle söylüyorlar bana, arayıp bulamayan çokmuş.

Sağda solda görüyorum (her şeyi görüyorum), "herkesten önce ben biliyordum" dalgası pürel'e de çarpmış: Herkesten önce ben kullanıyordum, ben senelerdir kullanırım, vay icat ederken ben oradaydım vesaire.

Eh iyi, en temiz en güzel sensin, en avangardsın, tam bi öncüsün, fikir önderisin.

Pürel'in icadından bugüne, acemi birliğine teslim olmaya giderken yanında bi tane pürel götüren çocukları yan yana dizsem (tören rahatında), buradan Suriye'ye yol olur.

16 Kasım 2009


Ben her şeyin EN iyisine layığım!

Sağda solda bir sürü insan var, görüyorum. Umumiyetle bakıyorum sağa sola.

Bunların hepsinin kafasının içini aç bak, ben her şeyin EN iyisine layığım yazısını ışıl ışıl neon sarısıyla bulursun. Kendi kafanı aç, aynısı onda da var. Hiç bıgı bıgı yapma, ben tabak gibi görüyorum orada o yazıyı.

Pekiy, her şeyin EN iyisine neden layıksın sen? "İnsan olmaktan" gelen en doğal haklarından birisi mi bu senin?

Tut ki öyle. Öbür adamın, diğer teyzemin neden öyle bir hakkı yok? Herkesin niye yok yani, niye herkes her şeyin EN iyisini haketmiyor?

Diyosun ki "Olur mu canım, herkes hakediyor". Durumu kurtarmak için öyle dedin, baktın olmayacak. Onu da şimdi o öyle.. olmaz. O öyle olmaz, çünkü herkese yetecek kadar her şeyin EN iyisi yok. Evrende yok o kadar fazla sayıda her şeyin EN iyisi: Kısıtlı kaynak, sonsuz talep var. O söylediğin olmuyor.

Ne oluyor?

Şu olabiliyor en fazla: Herkese yetecek kadar "her şeyin olabildiğince iyisi" var. O var, ama o yetmez sana diy mi? Çünkü herkese onu dağıttıkları için sen her şeyin EN iyisini alamıyorsun. Çok kötü. Çok üzünç.

Tamam bunu geç, bunu deme de sen, "Ben her şeyin EN iyisine layığım, diğer birçok kişi değil" de mesela. Bak şimdi bu daha iyi, daha samimi oldu. İşte şimdi iş konuşuyoruz!

Niye sen? Çok mu süpersin, ondan mı oluyor bunlar? Öyle dünyayı haketmeler, ayağına istemeler? Kalbin mi temiz, o mu sebep?

Herkes kendini öyle sanıyor, kafasının içine gir oradan bak dünyaya, aynı sen. Birinci tekil ve çoğul şahıslar için dünya dönüyor.

Vayyy-yammanna-koyim, hayat sana güzel be. Sen yaşıyosun.

11 Kasım 2009


Mumbar dolması

Bugüne kadar mumbar dolması yemedim. Büyükparmakkapı'nın orada görmüştüm, ama yemedim. Ben sana gitme demedim, diyemedim.

Müthiş bir lezzetten mahrum kaldığımı söyleyenler olacaktır. Ama olmadı, olduramadım. Niye yiyemedim ki ben bunu? Her türlü boktan yemeği de yerim oysa ki.

Birilerinin ivedi olarak bu meretin şekli şemali konusunda bir şeyler yapması lazım. Bu biri ben değilim.

Normal konuşma

Normal konuşmayı anlıyorum allaşükür. En azından bu kadarını yapabiliyorum. Türkçe veya İngilizce. Bu, iyi.

Şarkı sözleri

Şarkı sözlerini anlamakta da sıkıntı çekiyorum. Yine telsiz konuşmalarındaki gibi, Türkçe de olsa İngilizce de olsa bu sıkıntı baki. Bu böyle. Bu niye oluyor? Bilmiyorum.